Avrupa´ya Göç 46.Yılını Doldurdu

30.10.2007
  •  A 
1961 yılında Türkiye ve Almanya arasında imzalanan işgücü alım antlaşması ile başlayan göç, 46 yılı geride bıraktı.. İşte büyük göçün son durumu...

1961 yılında Türkiye ve Almanya arasında imzalanan işgücü alım antlaşması ile başlayan göç, 46 yılını arkasında bırakırken, Avrupa Birliği´nde yaşayan 4,2 milyon Türk göçmen, yaşadıkları ülkelere katkılarıyla vazgeçilmez olma özelliklerini sürdürüyorlar.

31 Ekim 1961´de Almanya ile Türkiye arasında imzalanan işgücü alım antlaşması ile başlayan Türk dış göçü, 46. yılını ardında bırakıyor. Savaş sonrasında hızlı bir büyüme kaydeden Avrupa sanayilerinin artan ihtiyaçları çerçevesinde başlayan göç, aradan geçen süre zarfında yaşanan değişimler ile bugün kalıcılığa dönüşmüş bulunuyor. Göç yoluyla Avrupa´ya gelmiş nüfus, yeni nesiller ve aile birleşimleri ile 4,2 milyona erişirken, bu nüfusun 2,7 milyonu Almanya´da yaşıyor.

 

Avrupa´da yaşayan Türk nüfusunun Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan´da yaşayan Türk azınlıklar da hesaba katıldığında 5,2 milyona ulaşan Türk nüfusun önemli bir siyasi ve ekonomik güç anlamına geldiğini kaydeden Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, Türklerin mevcut durumda sekiz AB ülkesinden (Estonya, İrlanda, Kıbrıs Rum Kesimi, Letonya, Litvanya, Luxemburg, Malta, Slovenya) daha fazla bir nüfusa sahip olduğunu söyledi.

 

Türk göçmeleri% 42,1´i  yaşadığı ülkenin vatandaşı

Türk kökenliler, AB’deki en büyük ulusal göçmen grubunu oluştururken, 4,2 milyonluk Türk göçmen nüfusunun % 42,1´i yaşadığı ülkenin vatandaşlığına geçmiş bulunuyor. Türkiye Araştırmalar Merkezi Uygulamalı Projeler Bölüm Başkanı Yunus Ulusoy, 1,8 milyon kişiye tekabül eden bu rakamın Güney Kıbrıs, Malta ve Lüksemburg´un nüfusları toplamına eşit olduğunu belirtti.

 

Türk göçmenler yaşadıkları ülkelere yalnız demografik açıdan değil, ekonomik güçleri ile de damgalarını vuruyorlar. TAM´ın araştırmaları Almanya’daki Türk hanelerinin aylık ortalama net gelirinin 2.130 Euro seviyesinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu gelirin 1.800 Euro´luk bölümü ise tüketim harcamaları için kullanılıyor. Tasarrufa dönük bir yaşam biçimini benimsemiş ilk kuşağın ekonomik davranış biçiminden farklı olarak yenilenen nesiller ile tüketim harcamalarının daha da arttığını belirten TAM Direktörü Şen, „Rakamlar Avrupa genelinde 4,2 milyonluk nüfusa uygulandığında toplam 22,7 milyar Euro yıllık tüketim harcaması değerine ulaşılıyor. Bu Avrupa ekonomileri için dikkate değer bir rakam“ diye konuştu. Şen, Ab genelinde sayıları 100 bin sınırını aşan Türk kökenli göçmen girişimcilerin de üretim ve istihdam alanında ekonomiye katılarının göz ardı edilmemesi gerektiğini kaydeden Şen, „Son 20 yıl içerisinde Türk girişimciler sayısal olduğu kadar, niteliksel bir gelişim de gösterdi. Küçük büfeler restaurantlara, dönerciler büyük imalathanelere, uçak bileti satıcıları hizmet içerimi geniş seyahat acentelerine dönüşmüş bulunuyor“ dedi.

 

Madalyonun diğer yüzü

Avrupa’yı kendilerine yurt tutan Türk göçmenler bulundukları ülkelerde kültür-sanattan, ekonomiye, siyasetten, bilime kadar pek çok sahada başarılı isimleri aralarından çıkarırken, yıllardır kronikleşmiş pek çok sorun hala çözülmeyi bekliyor. Bu konuda temel sorun alanı olarak eğitim sorunun aciliyet arz eden sorunlar arasında ilk sırada geldiğini kaydeden Şen, pek çok gencin farklı nedenler ile iyi bir eğitim fırsatı yakalayamadığının, bu nedenle perspektiften yoksun kaldıklarını söyledi. Son 10 yıllık süre zarfında Almanya genelinde meslek eğitimi alanların oranında yalnızca % 3 dolayında bir düşüş yaşanırken, bu oranın Türkler arasında % 50´lere vardığını kaydeden Türkiye Araştırmalar Merkezi Meslek Eğitimi Projesi APIM sorumlusu Turan Küçük, bu konuda gücü yeten herkesin elinden geleni yapması gerektiğini ifade etti.

 

Avrupa´da İslam Korkusu

11 Eylül´ün tesirleri, yalnız saldırılarla sarsılan ABD veya saldırılar sonrası hedef haline gelen İslam dünyasında değil, çoğunluğu göçmen kökenli 15 milyon civarında Müslüman’ı sınırları içerisinde bulunduran Avrupa´da da yaşanıyor. Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı´nın bir araştırmasının sonuçları durumun vehametini ortaya koyuyor. Buna göre Almanların % 47´si İslam kültürünün Avrupa´ya uymadığını düşünürken, kültürel farklılıkların iki toplumu çatışmaya götüreceğini düşünenlerin oranı % 58. Kültürler arası çatışmanın kaçınılmazlığına inananlar ise % 40 seviyesinde. İslam´a karşı yeniden şekillenen zihinsel haritanın engebelerinin kolay aşılabilir olmadığını ifade eden Şen, tüm diyalog kapılarının açık tutulması gerektiğini söyledi.