Alman Sanayi ve Ticaret Odası'nda (DİHK) düzenlenen TOBB-DİHK işbirliği toplantısında, TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ile DİHK Başkanı Ludwig Georg Braun iki oda arasında işbirliği anlaşmasına imza koydu.
TOBB'un temasları çerçevesinde yaklaşık 200 iş adamı 3 Ekim 2007 Çarşamba günü Türkiye'den Berlin'e geldi. Heyet havaalanında pasaport ve vize kontrolüne tabi tutulmadan ülkeye giriş yaptı. Brüksel'den Berlin'e geçen TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu bu olayın saygınlığın göstergesi olduğunu belirtti.
“Bu sizin gücünüz” diyen Hisarcıklıoğlu, daha önce yine kalabalık iş adamı heyetleriyle 2001'de Almanya ve 2004'te Brüksel'e gerçekleştirdikleri ziyaretlerde de kontrole tabi tutulmadan ülkeye giriş yaptıklarını anımsattı ve uluslararası ilişkilerin ve ilişkilerde “tanınırlık-güvenilirlik algısının” önemini vurguladı.
Hisarcıklıoğlu, TOBB olarak uluslararası ilişkiler alanında yürüttükleri faaliyetler hakkında bilgi verirken de ABD'de yürüttükleri lobi çalışmalarına değindi ve Ekim ayı sonunda Washington'da TOBB ofisi kuracaklarını bildirdi.
-DİHK İLE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI-
Alman Sanayi ve Ticaret Odası'nda (DİHK) düzenlenen TOBB-DİHK işbirliği toplantısı kapsamında, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu ile DİHK Başkanı Ludwig Georg Braun iki oda arasında işbirliği anlaşmasına imza koydu.
Hisarcıklıoğlu, burada yaptığı konuşmada, dün Berlin'in yeniden birleşmesinin 17. yıldönümü olduğunu anımsatarak, 3 Ekim 1990’da Doğu Alman eyaletlerinin Federal Almanya’ya katılmasıyla şehrin iki yakası bir araya gelmiş ve Berlin tarihi bir gün yaşamıştır dedi ve bütün Berlinlilerin “mutlu gününü” kutladı. Hisarcıklıoğlu konuşmasına şöyle devam etti; “En önemli ticaret partnerimiz olan Almanya’nın, 81 Sanayi ve Ticaret Odasını ve üç milyondan fazla müteşebbisini temsil eden Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği ile böyle büyük çaplı bir etkinlikte ilk defa bir araya gelmek bizim için çok önemlidir. Esasen DIHK ile, uzun süredir, Eurochambres ve Balkan Odalar Birliği gibi çok-taraflı platformlarda işbirliğimizi sürdürmekteyiz.
Bugünkü toplantımıza ev sahipliğinden dolayı, DIHK’ya ve değerli Başkanı Sn. Braun’a teşekkür ediyorum.
Güçlü tarihi, sosyal ve ekonomik bağlarımızın bulunduğu, dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olan Almanya’nın özel sektörünün çatı örgütü olan DIHK ile, bu günkü toplantı münasebetiyle, ileride bir çok ortak faaliyetin ve işbirliğinin başlangıcını oluşturduğumuza inanıyorum.”
Hisarcıklıoğlu, “Ticari ve ekonomik ilişkilerimizi geliştirmek yönünde bugüne kadar Birliğimizce yürütülen çalışmalarda, bugünden sonra çok güçlü ve önemli bir partnerimiz olacaktır. Bu durum bize cesaret vermektedir” dedi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu konuşmasının devamında Türkiye’deki ekonomik gelişmelere değinerek şunları söyledi; Türkiye, son yıllarda büyük bir değişim ve gelişim sürecinden geçmektedir. Ekonomimiz yaklaşık 5,5 yıldır kesintisiz bir büyüme süreci yaşamaktadır. Bu dönemde ortalama yıllık büyüme hızı, yüzde 7’nin üzerindedir. Geçen yıl sonu ulaşılan 400 milyar dolarlık milli gelir rakamı ile Türkiye, dünyanın 17., Avrupa’nınsa 7. büyük ekonomisi haline gelinmiştir.100 milyar dolarlık ihracatımızın yüzde 90’ı sanayi ürünüdür. Dolayısıyla Türkiye aynı zamanda doğu Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan bu geniş coğrafyanın sanayi devidir. Tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinden yapılan sanayi ürünleri ihracatının yüzde 65’i, Türkiye’den gerçekleştirmektedir.Diğer taraftan Türkiye, güçlü lojistik ve iletişim altyapısı sayesinde, bölge ülkelerine açılan bir kapıdır. Bu durum, ülkemizi, yabancı yatırımcılar için cazip bir merkez haline getirmektedir. Son 2,5 yıl zarfında ülkemize gelen toplam doğrudan yabancı yatırım 50 milyar dolara ulaşmıştır. Bunun yüzde 80’ininden fazlası, AB üyesi ülkelerden gelmektedir. 2006 yılında 20 milyar dolar olan doğrudan yabancı sermaye miktarı, bu yılın ilk sekiz ayında 12 milyar dolara ulaşmıştır. Bu da, Avrupalı yatırımcıların ülkemizdeki makroekonomik yapıya olan güveninin göstergesidir. Almanya herkesten önce Türkiye ile ticaretin avantajını keşfetmiş olduğu halde, daha müsait hale gelen Türkiye’deki yatırım ortamını yeterince değerlendirememiş, geride kalmıştır.Uzak doğudan yükselen rekabet karşısında Avrupa olarak, ayakta kalmak isteniyorsa, birlikte çalışarak, Türkiye’nin bu sağlam bir yatırım ortamı ve nitelikli işgücü imkânlarından faydalanılmalıdır. Türk Müteahhitlik firmalarının dünya çapında, 60’a yakın ülkede üstlendiği proje tutarı 90 milyar dolara ulaşmıştır. Sadece geçen yıl 12 milyar $’lık taahhüt projesi üstlendik. Bölge ülkelerinde bu sektörde beraber iş yapalım.Turizmde, 20 milyon turist sayısıyla ülkemiz, dünyanın ilk 10 turizm destinasyonlarından biri haline gelmiştir. Alman turistler sıralamada bir numaradır.’
Hisarcıklıoğlu, turizmde de Türkiye'nin 20 milyon turist sayısı ile dünyanın ilk 10 turizm destinasyonu arasında yer aldığını kaydederek, Alman turistlerin Türkiye'de sıralamanın başında yer aldığını söyledi.
Türkiye'nin bölgesinde etkin işleyen bir piyasa ekonomisine sahip tek ülke olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, özetle şu bilgileri verdi: ‘Türkiye bu başarılara büyük petrol ya da enerji kaynaklarına sahip olmadan ulaşmıştır. Özel sektörünün gücü, kalifiye insan kaynağı ve genç nüfusunun kendisine sağladığı dinamizm ile ulaşmıştır. Türkiye, bölgesinde etkin işleyen bir piyasa ekonomisine sahip yegâne ülkedir. Size çarpıcı rakamlardan bahsetmek istiyorum. 1980 yılında ülkemizde, 26 bin kayıtlı şirket varken, bu gün bu sayı, 1.300.000’e ulaşmıştır. Aynı süreçte ihracatımız 3 milyar $’dan 100 milyar $’a çıkmıştır. İhracatta sanayinin payı ise, 1980’de sadece %10 iken, 2006’da %94’e ulaşmıştır. Bu rakamlar bize, ülkemizdeki özel sektörün istikrarlı gelişimini açıkça anlatmaktadır. İhracatımızın %65’ini AB ülkeleriyle yapıyor olsak da, bu ticaretteki dengesizlikten memnun değiliz. İhracatımız düşük, ithalatımız fazla olduğundan dış ticarette dengesizlik mağduruyuz. Bu tabloyu dinamik girişimcilerimizle değiştirmek istiyoruz. Köklü ve güçlü bir özel sektöre sahip olan ülkemiz, global ekonomiye başarıyla entegre olmuştur. Bu bölgedeki en girişimci, en dinamik, dünyaya açık özel sektör Türkiye’dedir.
Ülkemizde 2002-2006 yıllarında yaşanana kümülatif %43 büyümenin yalnızca %6,7’si kamu kaynaklıdır. %34’ü özel sektör kaynaklıdır!
Ortadoğuda, Kafkaslarda, Balkanlarda ve Orta Asya’da, Türk firmalarının sahip olduğu tecrübeleri, sizlerle ortalıklar kurarak, verimli yatırımlara dönüştürebiliriz. Ayrıca bu bölge, enerji yollarından dolayı, hayati önemini korumaktadır.
Türkiye’nin; Avrupa ve hatta bir bütün olarak, Batı’nın, enerji güvenliği için önemi giderek daha iyi anlaşılmaktadır. Türkiye, Ortadoğu, Karadeniz ve Avrupa arasında bir enerji koridoru oluşturması açısından stratejik öneme sahiptir.
Bölgesinde bir sanayi ve ekonomi devi olan Türkiye, Bakü-Ceyhan boru hattına ek olarak Azeri, Rus, Kazak ve İran doğalgazının ve petrolünün Avrupa’ya götürülmesine yönelik projelerde oynaması öngörülen rol sebebiyle de, stratejik açıdan yeni bir enerji merkezi olmaya adaydır. Şimdilik %50’lerde olan AB’nin enerji alanındaki dışa bağımlılığı %80’e varacak; Türkiye’nin üs/“hub” özelliğini AB’nin iyi değerlendirmesi gerekir.
Tüm bu gelişmelere ve ülkemizin sahip olduğu konuma bakıldığında, ülkemizin, hem Türkiye ile hem de bölge ülkeleri ile ticaret yapmak isteyen yatırımcılar için güvenli ve cazip bir ortam sunduğu açıkça görülebilir.
Bu gelişmelerin farkında olanlar için, yeni iş ve yatırım fırsatlarının doğduğu, çok önemli bir dönemdeyiz. Bu yüzden başta Almanya olmak üzere AB’deki tüm partnerlerimizden, Türkiye’nin güçlü ekonomisinin yanı sıra, stratejik konumuyla da Avrupa’ya katacağı gücün farkında olmalarını bekliyoruz.’
AB sürecine de değinen Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 5 yıldır başarıyla sürdürdüğü reform sürecini devam ettirmek ve AB vizyonunu korumak için Avrupa'dan ve öncelikle Almanya'dan Türkiye'nin üyeliğine destek vermelerini beklediklerini söyledi.
Bu kapsamda, Alman özel sektör temsilcilerinin önemli bir rol oynayabileceğine inandıklarını dile getiren Hisarcıklıoğlu, Almanya'da yerleşik Türk girişimcilerin de “hayati bir role sahip” olduğunu kaydederek şunları ifade etti:
Almanya’da yerleşik Türk girişimciler de bu kapsamda hayati bir role sahiptirler. Bilindiği gibi, AB’deki Türk girişimcilerin %68’i Almanya’da yerleşiktir. %75’i bir meslek diplomasına sahip Türklerin %45’e yakını Alman vatandaşıdır. Bu da, onlara, Alman ve Avrupa politikalarında bir söz hakkı vermektedir. Bu hakkı, ülkemizin AB üyeliği yolunda desteklenmesi için doğru şekilde kullanılması önemli ve zaruridir. Birliğimiz, ikili ilişkilerin artırılması için birçok platformun tesisinde de çok önemli roller almıştır.
Bugünkü organizasyonu beraber düzenlediğimiz Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği ile, İstanbul’da Alman-Türk ve Köln’de Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odaları kurduk. Bu Odalar sayesinde, Türk ve Alman iş dünyasının birbirini daha yakından tanımasını, aralarında bir köprü kurulmasını hedefledik. Diğer taraftan, Türk-Alman İşbirliği Konseyi’ne, toplantılar Türkiye’de yapıldığında ev sahipliği yapıyoruz. Konsey, Türkiye ve Almanya’dan kamu ve özel sektör temsilcilerinin bir araya gelerek ticari ve ekonomik konuları görüştüğü tek platform. Bu sebeple Birliğimiz TAİK’e büyük önem ve emek vermektedir. Nitekim bu yılki toplantı, Hannover Fuarı ile eş zamanlı olarak ve iki ülke Başbakanlarını katılımı ile açılmıştır. Konsey toplantılarına DIHK’nın daha güçlü destek vermesinin, bu platformu daha etkin kılacağı inancındayız.
Tüm bunlara ek olarak Birliğimiz, Türk-Alman Ekonomi Kongresi’nin organizasyonuna katkı sağlamaktadır. Ayrıca, Sn. Merkel’in Türkiye ziyareti sırasında da Türk-Alman Ekonomi Forumu Birliğimizce düzenlenmiştir. Tüm bu çalışmalarımız, Birliğimizce Almanya’ya verilen önemin birer göstergesidir.
TOBB'un Almanya ile ilişkilere büyük önem verdiğini ve bu yönde önemli çalışmalar yürüttüğünü anlatan Hisarcıklıoğlu, yaşanan bazı sorunları şöyle aktardı; Bütün bu olumlu ilişkilere rağmen gül bahçemizde dikenler de vardır: İşadamları, sanatçılar, bilim adamları sivil toplumlar arası diyalogun derinleşmesi için hayati önemde olduğu halde vize sorunu yaşamaktadır. Bazen fuara gelecek işadamlarına vize alamamakta, hatta bundan dolayı gelemediği için fuar idaresi tarafından para cezasına muhatap olabilmektedir. Vize engellerinin bir an önce kaldırılması elzemdir.
Bir diğer rahatsızlığımız Almanya’da yürürlüğe giren yeni Göç Yasasıdır. Mesela, Almanya’ya aile birleşimi yoluyla gelecek Türk vatandaşlarının Türkiye’de Almanca öğrenme zorunluluğu ayrımcı bir politikadır. ABD, Kanada, Güney Kore, Honduras, Avustralya gibi toplam 12 devletin bu uygulamadan hariç tutulmuş olması yeni bir çifte standart sendromu doğurmuştur. İnsan haklarına aykırı hükümler içeren bu yasa Türkiye’yi rahatsız etmiştir.’
-“HER ZAMAN TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ İÇİN BİR SES OLACAĞIZ”
Berlin Eyaleti Ekonomi ve Teknoloji Bakanı ve Berlin Belediye Başkanı Harald Wolf, Türkiye'nin AB üyeliğini her zaman desteklemeye devam edeceklerini söyledi.
Wolf, başkent Berlin'de düzenlenen Alman Sanayi ve Ticaret Odası DIHK-TOBB işbirliği toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AB üyeliği konusuna şüpheyle bakılmasını istemediklerini belirterek, ''Her zaman Türkiye'nin AB üyeliği için bir ses olacağız'' dedi.
Avrupa'nın entegrasyonu ve güvenliği açısından Türkiye'nin AB üyeliğinin vazgeçilmez bir konu olduğunu ifade eden Wolf, Türkiye'nin Avrupa entegrasyonuna ihtiyacı olduğunu, çeşitli nedenlerden dolayı Türkiye'nin üyeliğinin de Avrupa için önemli olduğunu kaydetti.
Türkiye'deki dinamik gelişmeleri de yakından izlediklerini ifade eden Wolf, müsteşarının kısa bir süre önce Türkiye'de temaslarda bulunduğunu ve bir dizi işbirliği imkanı bulunduğunu tespit ettiğini, bu tür bir işbirliğinin, Almanya ve Avrupa pazarlarına açılmaları açısından Türk iş adamları için de cazip olduğuna inandığını söyledi.
Wolf ayrıca, Berlin'in böyle bir toplantı için çok uygun bir şehir olduğuna da işaret ederek, Berlin'de 200 binden fazla Türk'ün ve çok sayıda Türk iş adamının yaşadığını, Berlin ekonomisine büyük katkı sağladıklarını, bu nedenle başkentin ayrılmaz bir parçası olduklarını sözlerine ekledi.
-“TÜRKİYE'NİN, AB ÜYELİĞİ KONUSUNDA ALMANYA'NIN DESTEĞİNE İHTİYACI VAR”
Alman Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK) Başkanı Ludwig Georg Braun da Türkiye ve Almanya arasındaki dostluğun kendisi için çok önemli olduğunu belirterek, Türkiye'nin, AB üyeliği konusunda Almanya'nın desteğine ihtiyacı olduğunu, bunun da ekonomik ilişkilerin geliştirilmesiyle mümkün olduğunu ifade etti.
Batı ve Doğu Almanya'nın birleşmesinden sonra Berlin'deki yapısal değişimin de çok zor gerçekleştiğine dikkati çeken Braun, Türkiye'nin önündeki sorunların da benzer şekilde zor olduğunu, bu sorunların aşılmasında kültürel yakınlaşmanın da önemli olduğunu kaydetti.
-“ATTSO, BUGÜN ALMANYA VE TÜRKİYE'NİN ÖNDE GELEN KURULUŞLARI ARASINDADIR”
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (ATTSO) Başkanı Teoman Yelkencioğlu da Alman yatırımcıların Türkiye'deki faaliyetlerine yönelik bilgi verdi.
Yelkencioğlu, ATTSO'nun 1994 yılında İstanbul'da kurulduğunu belirterek, bugün Almanya ve Türkiye'nin önde gelen kuruluşları arasında yer aldığını ve 350 üyesi bulunduğunu söyledi.
Türkiye'ye önce büyük firmaların geldiğini, 1980 ve 1990'lı yıllarda da orta ölçekli şirketlerin gelmeye başladığını kaydeden Yelkencioğlu, son 5 yılda da şirket sayısında önemli artış görüldüğünü anlattı. Yelkencioğlu, ekonomik ilişkilerde son yıllarda yaşanan olumlu gelişmenin artarak süreceğine inandıklarını söyledi.
-“TÜRKİYE'NİN AVRUPA'YA ENTEGRASYONU KONUSUNDA SORUN YOKTUR”
Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (TATSO) Başkanı Rainhardt Freiherr von Leoprachting de konuşmasında, Türkiye'deki gelişmelerin, halkın bugüne kadar gerçekleştirilen reformları takdir ettiğini ve bu yolda ilerlenmesini istediğini gösterdiğini söyledi.
Kendisi de TATSO Başkanı olarak Almanya ve Türkiye arasındaki gelişmelerin derinleştirilmesi görevini üstlendiği için çok mutlu olduğunu ifade eden Leoprachting, gelecekte Türkiye'nin büyük ölçüde gelişeceğini ve eleştirel soruların bile gündeme gelmeyeceğini, birlikte sıkı bir işbirliği yapıldığı takdirde Türkiye'nin Avrupa'ya entegrasyonu konusunda endişesi olmadığını sözlerine ekledi.