Biyodizel için 200 Şirket Sırada

06.10.2006
  •  A 
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'na, biyodizel üretim lisansı almak için başvuran yaklaşık 200 şirketten, şu ana kadar ikisine lisans verildiği bildirildi.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'na (EPDK), biyodizel üretim lisansı almak için başvuran yaklaşık 200 şirketten, yavaş yürüyen süreç nedeniyle şu ana kadar ikisine lisans verildiği bildirildi.
 

Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticileri Birliği (ALBİYOBİR) Genel Başkanı Tamer Afacan, yaptığı açıklamada, EPDK'nın 28 Şubat'ta başlattığı üretim lisansı alma sürecinin devam ettiğini, ancak, lisans alma işlemlerinin bürokratik süreç nedeniyle çok uzun sürdüğünü kaydetti.
 

Lisans konusunda, Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile EPDK arasında bir işbölümü sıkıntısı yaşandığını kaydeden Afacan, şöyle devam etti: “Biyodizel sanayicileri olarak, mevzuatı yetiştirmek için zamanla yarışıyoruz. Bir yandan EPDK'nın lisans için zorunlu kıldığı laboratuar makineleri alındı ki bunlar yurt dışından geliyor, gelmeleri için haftalar geçiyor. Bir yandan teknik elemanlara eğitim verildi. Yurt dışından solüsyonlar getirildi. Avrupa'dan gelen unsurlar tamamlandıktan sonra deneme çalışmalarına başlandı ve TSE'ye haber verildi. TSE'nin biyodizel için 3 ekibi var ve firmalara yetişmekte güçlük çekiyorlar. İncelenmek üzere TÜBİTAK'a giden numuneler de haftalarca sırada bekliyor”
 

Afacan ayrıca, lisans almak için 1. Sınıf Gayri Sıhhi Müessese Raporu alma zorunluluğu bulunduğunu ve bu raporu almanın da ''deveye hendek atlatmaktan zor'' olduğunu ileri sürerek, yaklaşık 200 şirketin lisans için sırada beklediğini ve şu ana kadar şartları yerine getirebilen Ankara'dan Biopet ve Adana'dan Paksoy firmalarının lisans alabildiğini, sürecin hızlandırılmasını istediklerini kaydetti.
 

Söz konusu firmalardan 60'ının lisans alabileceğini tahmin ettiklerini kaydeden Afacan, böylece Türkiye'nin yıllık 450 bin ile 1 milyon 200 bin ton arasında kurulu biyodizel üretim kapasitesine sahip olacağını ifade etti.
 

Biyodizelin geleceğinden umutlu olduklarını ve Türkiye için önemli bir fırsat olduğunu kaydeden Afacan, “Biyodizelin hammaddelerinden olan kanola, bu yıl ciddi miktarda ekildi. 2005-2006 sezonunda ekimi en çok artış gösteren tarım ürünü kanola oldu. Bunlar sevindirici. Türkiye, bir tahıl ülkesi olmaktan, yağlı tohum ülkesi olmaya, yani enerji tarımına geçmelidir. Ürettiğini sanayiye, oradan da enerjiye çevirdiği takdirde Türkiye'nin önü son derece açıktır ve bu bir kırsal kalkınma hamlesi olacaktır” dedi.
 

Evde biyodizel üretiminin birçok sakıncasının bulunduğunu, biyodizel üretiminin bir sanayi haline gelip, standartlaşmış ve denetlenebilir olması gerektiğini kaydeden Afacan, bunun sözleşmeli tarımla, Türk tarımını da destekleyeceğini vurguladı.
 

Son dönemde ''biyodizel üretim makineleri'' adı altında çok sayıda ev tesisinin satıldığını ve biyodizel piyasasının denetimsiz hale geldiğini kaydeden Afacan, şöyle devam etti:
 

''Bunları satanlar o kadar fütursuzca reklamlar yapıyorlar ki, 'ÖTV ve KDV'den muaf, kendi yakıtını üret' şeklinde sloganlar kullanıyorlar. ÖTV'den olabilir ama KDV'den nasıl muaf olunuyor? Bunu anlamak mümkün değil. Bu tesisleri alanlar da zaten kendi kullanımları için değil, ürettikleri biyodizeli satmak için alıyor.
 

Yıllardır biyodizeli tanıtmak için uğraşıyoruz. Bir şirket vasıtasıyla yaptırdığımız araştırmada, biyodizelin tanınırlık oranının yüzde 2 olduğunu belirledik. Standartlara aykırı ve denetimsiz merdivenaltı üretim, biyodizelin imajına zarar veriyor. Bu tür üretim yapanların, devletin kurumlarına, bize bildirilmesini rica ediyoruz. Türkiye'nin geleceğiyle alakalı bir projenin, işin daha başında kirletilmesini istemiyoruz.''
 

Afacan, kendileri güvenlik ve laboratuar yatırımları için yüzbinlerce dolar harcarken, bir evin bodrumunda güvenlik ve standart dışı üretim yapanların hem akaryakıt sektörüne hem de insan sağlığına aykırı davrandıklarını ve haksız rekabet yarattıklarını ifade etti.