Tüpraş Alaçatı'da rüzgar santralı kuracak

22.07.2006
  •  A 
Tüpraş, nükleer santrallerin tartışıldığı son dönemde, enerji kaynağını güvence altına almak ve maliyetleri düşürmek için Alaçatı'da rüzgar kaynaklı enerji santrali kurmaya hazırlanıyor.

Tüpraş, nükleer santrallerin tartışıldığı son dönemde, enerji kaynağını güvence altına almak ve maliyetleri düşürmek için Alaçatı'da rüzgar kaynaklı enerji santrali kurmaya hazırlanıyor.
Benzin ve motorine yapılan üst üste zamlarla dikkatleri üzerine toplayıp, hatta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın “Fiyatların neden yükseldiğini biz de merak ediyoruz, dönüp soracağız” tepkisine neden olan Türkiye'nin tek petrol rafinerisi Tüpraş, alternatif enerji arayışına yöneldi. Tüpraş'ın Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın elindeki yüzde 51 kamu payını 4.1 milyar dolara Shell ile kurduğu ortak girişim grubu ile alan ve Ocak 2006'da başına geçen Koç Grubu, hem yükselen petrol fiyatlarıyla başetmeye, hem de üretiminde kullanacağı enerjiyi rüzgara çevirmeye çalışıyor. Tüpraş Genel Müdürü Yavuz Erkut'un verdiği bilgiye göre üretimde enerji kaynağını güvence altına almak ve maliyetleri düşürmek için rüzgar kaynaklı bir santral kurulması planlanıyor. Söz konusu çalışmalar yine bir Koç Grubu şirketi olan Entek firması ile birlikte yürütülüyor.

 

NÜKLEER SANTRAL İÇİN MESAJ

Büyük petrol firmalarının alternatif enerji kaynaklarına yönelmesine paralel olarak Tüpraş'ın da rüzgar enerjisine yönelik planları olduğunu ifade eden Genel Müdür Yavuz Erkut, "Rüzgar enerjisinden yararlanmayı düşünüyoruz" dedi. Enerji kaynağının nasıl güvence altına alınacağı konusunda ve maliyetlerin düşürülmesi ile ilgili çalışmaların devam ettiğini belirten Erkut, "Maalesef emisyon kısıtlamalarından dolayı rafinerilerimizde doğalgaz kullanmak durumundayız. Bu da bize 100 milyon dolar ilave bir işletme gideri oluşturuyor. Bununla ilgili de yapılabilecekleri düşündüğümüzde de önümüze rüzgar enerjisi çıkıyor. İzmir rafinerisi de Aliağa’da, yani rüzgarı bol olan bir bölgede. Alaçatı’da rüzgar kaynaklı enerji santrali oluşturmayı planlıyoruz" dedi. Erkut, nükleer santrallerin tartışıldığı bir ortamda rüzgar enerjisine yönelerek kamuoyuna da bir mesaj vermeyi amaçladıklarını söyledi.

 

FİYAT ARTIŞI KAÇINILMAZ

Ürün fiyatlarının ham petrole paralel olarak artmasının kaçınılmaz olduğunu  söyleyen Erkut, 1998 yılında hayata geçirilen fiyatlama mekanizmasına göre, uluslararası piyasalarda oluşan ürün fiyatı ile döviz kurunun iki önemli parametreyi oluşturduğunu söyledi. 1 Temmuz itibariyle esnek fiyat politikasına geçmelerine rağmen temelde aynı mekanizmanın sürdüğünü kaydeden Erkut, "Çünkü bizim alternatif fiyatımız ürün ithalatı mekanizması. Bu nedenle biz fiyatlandırmayı ithal edilen ürünün fiyatını dikkate alarak yapmak durumundayız"dedi. Diğer yandan piyasada oluşan maliyetleri de fiyata yansıtmak zorunda olduklarını belirten Erkut, "Dövizdeki dalgalanma ve petrol fiyatlarının tarihi zirveye çıkmasıyla iki parametre de hareketlendi. Evet, bunun sonucunda çok fazla zam yapıldı ama geçen yıl ham petrol fiyatları 50 dolar civarında iken bugün 76 dolar. Yani neredeyse sadece dolar bazında yüzde 50 artmış durumda. Bunun üzerine bir de döviz etkisini koyduğunuzda ortaya farklı bir fiyatlama çıkıyor. Benzin ve motorinde Akdeniz piyasası dünden bugüne 30 dolar artmış durumda" diye konuştu.

Bu ay başında hayata geçirdikleri esnek fiyat politikası hakkında ise "1 Ocak 2005 tarihinden itibaren 7 günlük ortalama alınıyordu, biz bunu 5 güne çektik" bilgisini veren Erkut, geçen yıl haziran sonu itibariyle 18 defa fiyat değişikliği olduğunu belirterek, "Bu yıl ise motorinde 11 defa oldu. Geçen yılki fiyat değişikliği, aynı çizgi üzerinde bir salınımla seyrederken, bu yıl petrol fiyatlarının 50 dolardan 76 dolara çıkmasıyla yukarı doğru olmuş durumda" dedi.

 

 

 

BAŞBAKAN'IN FİYAT SORGUSU ÜZÜCÜ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın “Fiyatların neden yükseldiğini biz de merak ediyoruz, dönüp soracağız” açıklamalarını "üzücü" sözleriyle değerlendiren Erkut, "Kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor. Aynı rakamlar çok farklı telaffuz edildiğinde farklı anlamlar ortaya çıkıyor. Geçen yıl 50 dolar olan petrol bugün 76 dolara çıktıysa ürün fiyatlarının neden arttığını sormak haksızlık. 1 Ocak’tan bugüne petrolde yüzde 54 civarında bir artış var, motorinin fiyatındaki artış ise yüzde 47. Bunun Türkiye’de akaryakıt fiyatlarına yansıması ise yüzde 38. Daha piyasadaki fiyat değişiklikleri bizim fiyatlarımıza tam olarak yansımış değil. Dolayısıyla kamuoyuna yanlış mesajlar vermek doğru değil" açıklamasında bulundu.

 

EPDK YAZILI AÇIKLAMA İSTEDİ

Artan fiyatların Türkiye ekonomisine ilave yükler getirdiğine dikkat çeken Erkut, Enerji Piyasası Denetleme Kurulu'nun (EPDK) bu ay başında fiyatlardaki yükselişin nedenini yazılı olarak sorduğunu belirterek, "Gerekli açıklamayı yaptık. Fiyatlama ve ithalat serbest. Eğer tek taraflı olarak fiyatımızı yukarı çekmeye yönelirsek ithalat patlar. Ama ürettiğimiz malı yurt içinde satmaya çalışıyoruz. Döviz nasıl serbest piyasada dalgalanıyorsa bizde de durum aynı. Ben fiyatı tek başına yukarı çekemem, çekersem kendi aleyhime çalışmış olurum. İhraç ettiğimin altına da, ithal ettiğimin üstüne de satamam" değerlendirmesinde bulundu.

Petrol fiyatlarının 30 dolar artarak 100 dolara dayanması durumunda bunun Türkiye'ye 5 milyar dolar ek yük getireceğini savunan Erkut, "Petrolde varil başına her 6 dolarlık artış Türkiye’ye 1 milyar dolar ek fatura olarak yansıyor. Petrol fiyatları eğer 30 dolar artarsa bu Türkiye ekonomisine enaz 5 milyar dolar ilave bir yük getirecek. Bugüne kadar tüketimde bir düşüş olmadı. Ancak fiyatlardaki yükselme devam ederse, devlet de vatandaş da tasarrufa gidecektir. Fiyatlar 100 dolarlara çıkarsa yüzde 15’ler civarında bir daralma yaşanır" diye konuştu.

 

RAFİNERİ KURMAK KOLAY DEĞİL

* Petrol fiyatları 100 dolara çıkarsa sektör yüzde 15 daralır.

* Petrol 30 dolar daha artarsa Türkiye'ye 5 milyar dolar ek yük gelir.

* Petrol bu yıl yüzde 54 pahalanırken, akaryakıttaki artış yüzde 38'de kaldı.

* Tüpraş, yıl sonuna kadar kendi enerjisini üretecek şekilde yapılanacak.

* Son elektrik kesintilerinin Tüpraş'a maliyeti birkaç milyon dolar.

* PO, Çalık ve Lukoil'in rafineri işine girmesi Tüpraş'ı etkilemez.

* Rafineri kolay bir yatırım değil, Tüpraş için ilave rafineri erken.

* Şirket bu yıl 5 milyon ton ihracat hedefliyor

* Bu yıl 380, önümüzdeki yıl 220 milyon dolar yatırım yapılacak.

 

PETROL-İŞ'E SAYGI DUYUYORUM

Tüpraş'ı aldıktan sonra çalışanlarla herhangi bir çatışma yaşanmadığını kaydeden Yavuz Erkut, özelleştirmenin durdurulması için hukuki yollara başvuran Petrol-İş Sendikası'na saygı duyduğunu ifade ederek, "Özelleştirme sonrası görev alan arkadaşlarımızın birçoğu, yönetici kademesindekilerin yüzde 80’i ve ben eski Tüpraş’lıyız. Dolayısıyla çalışanlar arkadaşlarımız. Biz yapının sağlam olduğunu biliyorduk ve çalışanlar aklıselim davrandı. Birtakım görüntülere rağmen, rafineri üretiminde bir sıkıntı yaşamadık" açıklamasında bulundu. Tüpraş'ı devraldıktan sonra 800 kapsam dışı çalışanın 100’ünun görevden ayrıldığını, 120 kişinin de emekliye ayrıldığını belirten Erkut, "Bu dönemde kapsamdışı için 80, yeni üniteler için de 260 kişi aldık. Tüpraş’ta geçici personel statüsü var. Bu konuyu da çözmeyi hedefliyoruz. Burada çalışanların yüzde 80’ini kadroya alacağız" dedi. Devir sonrası 6 aylık süre içerisinde ayrılan kapsam içi personelin birtakım hakları olduğunu ifade eden Erkut, "Kamu yaklaşık 10 aylık ücret ödüyor. Ayrıca, uzun süredir emekliliği gelmiş ancak kıdem tazminatı, ihbar gibi haklarını alamadığı için duran arkadaşlar var. Gönüllülük esası çerçevesinde emekliliği gelen arkadaşlara haklarını kullanma imkanı vereceğiz" dedi.

 

ÖZELLEŞTİRİLİNCE ÇAĞRILACAĞIMIZI BİLİYORDUK

Eski bir çalışanı olarak yeniden Tüpraş’a dönmesinin kendisi için hoş bir sürpriz olduğunu ancak, kendisiyle aynı dönemde çalışırken istifa eden bazı mühendislerin bu süreci çok önceden gördüğünü ifade eden Yavuz Erkut; bununla ilgili bir anısını şöyle anlattı: "Biz Tüpraş’ta 1980’li yıllardan itibaren uzun bir süre özelleştirmeyi bekledik. Siyah üründen beyaza döndüğümüz günlerdi. Rafineride yaklaşık 350 milyon dolara malolan ilk yüksek basınçlı üniteyi devreye alan başmühendis arkadaşımız açılış günü öğleden sonra istifasını verdi. Bu açılışa dönemin Başbakanı Tansu Çiller de katılmıştı. Ben de o zaman idari pozisyondayım ve istifa eden arkadaşıma bu ülkenin ihtiyaç duyduğu bir insan olduğunu ve neden istifa ettiğini sordum. O arkadaşımız, merak etmememi, özelleştirilince geri çağrılacağını söylemişti. Bu arkadaşımızın öngörüsü gerçekleşti, biz geri geldik. O arkadaşı da getirmek istedik ancak çalıştığı kurum razı gelmediği için aramıza katılamadı."